Nerdesin Sevgilim ?

 Eve gelmişti. Gelmemek için her şeyi yapsada nereye gidebilirdi ki. Görmek istemediği bir gerçekti evi. Bütün yaşanmışlıkların somut kanıtıydı. Evin içine girme düşüncesi bile içini eziyordu. Yine de yapması gerekiyordu öyle demişlerdi; acıyı kabullenmelisin. Böyle yaşanmazmış ilerlemesi gerekiyormuş aynı gün defalerca yaşayamazmış. Onlar bildiklerini düşünüyorlardı ama bilmiyorlardı ilerlemek imkansızdı.Onun içinden önüne bakacak güç gelmiyordu o gün bir parçası yok olmuştu ,onu o yapan yarısı toprağa girmişken yeni bir güne başlamayı nasıl kabul edebilirdi. Onu bir daha göremeyeceği ,sıcaklığını yanında hissedemeyeceği ,gülüşünü , gözlerinin ışıltısını, saçlarının rüzgarda uçuşunu izleyemeyeceği, küçük takıntılarını,kendine özgü alışkanlılarını bir daha görememek mi? O toprağa girememişti onla ama içinde yaşayan tek şey öfkesi kalmıştı. Bedenin altında boş bir ruhtu. Tek ölen sevgilisi değildi. Beraber gelecekleri, yaşayabilecekleri onca an, onca gülüşme , onca güzel saat ve onun mutlu olabileceği bir hayat ölmüştû. Hepsi şimdi binlerce yıl geride kalmış gibiydi. Bütün renkler solmuş, kuşlar ötmekten vazgeçmişti. Kim mutlu olabilirdi o muhteşem kadının olmadığı bir dünyada. Şimdi evinin antresindeki aynanın karşısındaydı. Boş gözlerle aynaya bakıyordu. Karşısında gördüğü adamı tamıyamamıştı. O kendisi miydi? O sevgilisi olmadan kendi miydi? Bir ara ona " senden önce sanki dünyada kendimi kaybetmiştim" demişti. Şimdi kaybolmamıştı ama ölmüştü. Nefes alıyor olabilirdi ama ciğerlerine işlemiyordu bu. Gözlerini evin içinde çevirdi. Sevgilisi her yerdeydi. Nefesini üstünde hissediyordu. Bir yerden sesini duyuyordu. Arıyordu onu. Her bulduğunda onu, o kayboluyordu sanki hiç var olmamış gibi sanki kendi gibi...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzleşme

Ben'i Aralamak